ATATURK’YURT İÇİ GEZİLERİ
Türk devlet adamlarının halkı yakından tanımak, onların istek ve dertlerini dinlemek için zaman zaman yurt gezilerine çıktıkları bilinmektedir. Mustafa Kemal Atatürk de, Milli Mücadele’de ve Cumhuriyet döneminde bu ilişkilere önem vermiş, yönetim-halk arasındaki birçok engeli kaldırarak, içten görüşmelerle, sağlıklı sonuçlara ulaşabilmiştir.
Gerek Milli Mücadele’de ve gerekse Cumhuriyet’te, sık sık yurt içi geziler tertiplenmiş ve İstanbul gazeteleri, vilâyet merkezlerindeki yayın organları “Reis-i Cumhur”un inceleme ve görüşlerini yakından takip etmişlerdir. 1938 yılına kadarki temaslar, aynı zamanda lidere, Türk’ün Atası’na karşı sevgi ve saygıyı da, en güzel şekilde ifade etmektedir. Batı’da, Rusya’da, Asya ve Afrika ülkelerinde, şahsiyet ve güvenlik nedenleri ile halkın arasına giremez iken, “Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa” bu davranışı yıkmış, halkının arasında onlar gibi, halktan bir kimse imiş gibi, serbestçe dolaşabilmiştir. Batı’da, kendisi ile ilgili araştırmalarda, bilindiği gibi, diktatörlükle bile suçlanmıştı. Ama, O halkı ile bütünleşme hareketleri ile “diktatör” olmadığını göstermek istemiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yurt içi gezileri Bolu ve Sakarya’ya da olmuştur. 1922, 1923-19381 yılları arasında, resmi seyahatler, araştırma konusu yapılarak değerlendirilmediği için, kamuoyunun meçhulü kalmıştır.
Milli Mücadele’de Bolu, mutasarrıflık, Cumhuriyet’te vilâyet merkezidir. II. Sultan Abdûlhamit devri yıllıklarında, Kastamonu’ya bağlı sancak merkezi idi. Sultan Mehmed Reşad zamanında “Bolu Mutasarrıflığı” ismi ile mülki yönetim birimi olarak göze çarpmaktadır.
1341/1925’de tamamlanan yıllıkta (salname) Bolu Mutasarrıflığına dair şu bilgiler verilmektedir2 :
“İlân-ı Meşrutiyet-i müteakib müstakil livalar sırasına geçtiği zaman Bolu Livası merkez kazasından başka; Zonguldak, Ereğli, Bartın, Devrek, Gerede, Düzce, Mudurnu, Göynük isimlerinde sekiz kazayı ihtiva ediyordu. 1336 sene-i maliyesinde Zonguldak, Ereğli, Bartın, Devrek kazaları ayrılarak, Müstakil Zonguldak Livası teşekkül ettiği cihetle, hâl-i hazırda Bolu Livası merkez kazası ile birlikte, Gerede, Düzce, Mudurnu, Göynük kazalarına inhisar etmiştir.”
1923’ten sonra, vilâyet esasının kabul edilmesi ile, Bolu Mutasarrıflığı sone erdi ve Bolu Vilâyeti, mülki teşkilâtta yerini aldı. Merkez Bolu’dan başka Düzce, Gerede, Göynük, Mudurnu kazalarından meydana geliyordu. 1934’de aynı konuma sahip Akçaşehir ,Akçakoca da kaza olarak, Bolu’ya bağlanmıştır.
Bolu ile İstanbul arasında kalan Sakarya Milli Mücadele ve sonrasında, Kocaeli de denilen Müstakil İzmit Mutasarrıflığı 1846’da Kastamonu Eyaleti, 1867 Vilâyet Nizamnamesi ile Hüdâvendigar (Bursa) ve 1888’deki idari değişiklikle teşkil edildi. Yalova, Karamürsel, Kandıra, Geyve ve Adapazarı gibi kazaların biriydi. 1918’de İznik’in eklenmesi ile sayı sekize yükseldi. Son zamanların tanınmış mutasarrıfları İbrahim Süreyya, Mahmud Mahir, Ahmed Anzavur (ayrılış tarihi 10 Ağustos 1919) ve Ali Suad Bey’dir. Adapazarı, aynı zamanda, mutasarrıflığın gözde kasabası idi. 1917’de Kaymakam Fuad (Carım) di. Recai Nüzhet’in üç aylık görevinden sonra Tahir Bey, 13 Ağustos 1919’de buraya gönderilmişti. Bir ara demiryolu ile Arifiye üzerinden Doğançay, Geyve, Akhisar, Eskişehir’e , Sapanca istasyonuyla da İzmit ve İstanbul’a bağlı bulunuyordu.
Bolu, MHC ve Kuva-yı Milliye çalışmaları ile Mustafa Kemal’in dikkatini çeken ilk sancaklardandı. Erzurum ve Sivas Kongreleri, Amasya görüşmeleri Bolu kamuoyunca takip edilmiş, Bolu Gazetesi de gelişmeleri takip etmişti. Mutasarrıf Ali Haydar3 (Yuluğ) I. Düzce Ayaklanmasının bastırılışına kadar sancağı yönetmiş; kongreciler, Heyet-i Temsiliye ve BMM ile haberleşmede mühim roller oynamıştır.
Adapazarı’nın bağlı olduğu İzmit’te, İstanbul Hükümeti’nin Ahmed Anzavur’dan sonra tayin ettiği Ali Suad Bey mutasarrıftı. Adapazarında ise kaymakam Tahir (Barlas), Geyve’de Hamdi Namık (Gör)dü.4
Amasya görüşmeleri ve BMM’nin açılışına doğru, Sefine-i Nuh’a benzetilen, Adapazarı’nda Akyazı Hadisesi, Hikmet Bey Meselesi, I. Adapazarı Ayaklanması ve Yrb. Mahmud Bey’in Şehadeti, Mustafa Kemal Paşa’nın sürekli yöre ile ilgilenmesini zorunlu kılmıştır.5
MUSTAFA KEMALİN BOLU GEZİLERİ
Mustafa Kemal’in Bolu bölgesini ilk ziyareti 1922 Haziranı’nda olmuştur. Cepheyi teftiş ve Fransız yazarı Claude Farrer’le İzmit’de görüşme nedeni ile Adapazarı’na pek kullanılmayan Nallıhan, Göynük, Geyve yoluyla, otomobille gitmiştir. Geçiş noktası üzerindeki Göynük’de karşılama için Bolu Mutasarrıflığı’nca tedbirler alınmış ise de, Mustafa Kemal ve maiyeti, hemen Adapazarı’na geçmişlerdi.
Bolu Mutasarrıflığı’nın mahalli gazetelerinden Derdli, Bolu ve Türkoğlu’nda gezi ile ilgili enteresan bilgilere rastlanmaktadır. Bu gazetedeki Mustafa Kemal Paşa’ya, Mutasarrıflığa dair haberler şöyledir:6
“BMM Reisi, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin Livamız dahilinden geçerek İzmit’e teşrif buyuracakları evvelce istihbar edilmiş olduğundan, Paşayı müşarünileyh Göynük’de istikbal ve Livamız nâmına “arz-ı hoş âmedi ile avdetlerine merasim-i teşyi’yeyi ifa eylemek üzere Heyet-i Mahsûsa ihzar ve tertip edilmiş ise de Başkumandan Paşa hazretlerinin teşrifleri âni ve habersiz vuku olmakla, Hey’et, İstikbal-i şerefiyeden mahrum kalmış ve Mutasarrıf Fahreddin Beyefendi tarafından keşide buyurulan telgrafla vürûd cevabi telgraf suretleri aynen dere olunmuştur:
Türkoğlu Gazetesi’nin bu haberinden öğrenildiğine göre, Adapazarı-İzmit yolculuğu ‘ani ve habersiz’ yapılmıştı. Bu nedenle, Mutasarrıf Fahreddin Bey ve karşılama heyeti zamanında Göynük’de hazır bulunamamıştı. Mutasarrıf, 24 Haziran 1338 (1922) de, BMM Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerine şu telgrafı göndermişti:7
“Liva mıntıkasını şeref-i kudüm-ı devletlerini büyük bir meserretle karşılamayı cana minnet bilûb bu hususla umûmi hazırlıklar yapmakta iken teşrif ve azimet-i samilerinin ani ve habersiz olması bu vazife-i mukaddesenin ifasından mahrum bırakmakla şu şerefli selâmdan mahrum olan ve na-kâbil telâfi bulunan teessûrat-ı umûmiyenin iblağ ve lâyezal ve ebed nişan olan hissiyât-ı tâzimkârenemiz Bolu nâmına arzına müsaade buyurulmasını istirham ederim. Ferman...
24 Haziran 1338
Bolu Mutasarrıfı Fahreddin”
İki gün sonra, Mustafa Kemal Paşa da aşağıdaki, kısa, cevabi telgrafı Mutasarrıf a gönderdi.8
“Bolu Mutasarrıflığına,
24 Haziran 1338 tarihli telgrafnâmemizi aldım. Hakkımda bütün Liva ahalisinin ibraz eylediği hissiyat ve tezâhûrat-ı samimâneden pek mütehassis oldum. Teşekkür etmek (için) kendilerine iblağını rica ederim.
MUSTAFA KEMEL YURT İÇİ GEZİSİ
Mustafa Kemal Paşa’nın, ilk ve kapsamlı gezisi Cumhuriyet’in ilânından sonra 1934’de gerçekleşecektir. 1923-1934 devresinde, çeşitli vesilelerle, Çankaya’ya heyetler gönderilmiş, Bolulular’ın içten ısrarlı davetleri tekrarlanmıştı. Derdli Gazetesi sahibi, Bolu Mebusu İlyaszâde (Gülez) ve Tayarre Cemiyeti Başkanı, Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele’de; inkılâplarının yayılmasında he zaman yanında bulunan Cevad Abbas (Gürer) Boluluların hislerine tercüman olmuşlardı.
Anadolu gezilerinde, Bolu ancak 1934’de programa alınabildi. Şimdiye kadar, Reis-i Cumhur, Ankara, Yabanâbâd (Kızılca Hamam) Gerede, Reşadiye, Bolu, Düzce ve Adapazarı güzergâhını görmemişti, fırsatını da bulamamıştı.
Büyük Kurtarıcı’ya karşı bağlılık ve özlem duyan Bolulular, Temmuz 1934’de müjdeyi Mebus, Cevad Abbas Bey’den öğrendiler. Alışılagelmiş tetkiklerini yapmak için Bolu’ya gelen Mebus, Vali Ali Rıza (Üner) ve Belediye Başkanı, Baytar diye tanınan Reşâd (Aker) le görüşerek Reis-i Cumhur’un Bolu’ya geleceği müjdesini verdi. Haber az sonra bütün Bolu’da duyuldu. Bu mutlu geziyi, iyi bir karşılama töreni ile başlatmak istediler. Vali ve Belediye Başkanı, “Tezyin” ve “Karşılama Heyeti”nin teşkili için emir verdiler. Yan komiteler de iki gruba yardımcı olacaktı. Öğretmen Kadriye Hanım (Atay), Faika Hanım (İnhisarlar Müdürü eşi), Hafız Murteza ve Muzaffer (Samur) Bolu’daki programı vilayete arz ettiler.
Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ikâmet edeceği yer olarak Fırka tespit edildi. Bolu, Üçtepe üzerinde kurulmuştu. Bunlar; Karga, Hisar ve Hıdırlık tepeleri idi. 1930 yılı sonrası, Hıdırlık tepesinde Fırka parkı düzenlenmiş ve Bolu’nun en modern binası CH Fırkası inşa edilmişti. Halk buraya kısaca Fırka binası diyordu. Halkevi/Fırka, bütün Bolu ovasına hâkim ada vaziyetinde idi. Karacasu, Ilıcalar, Mudurnu, Düzce, Sünnive dağları, Gerede ciheti emsalsiz manzarası ile büyülüyor. İşte böylesine seçkin mevki, Reis-i Cumhur’un ikâmetine ayrılmıştı.
Mebus Cevad Abbas Bey, hazırlıkları yerinde görmek, ilgili emirleri vermek için Ankara’dan tekrar Bolu’ya geldi (15 Temmuz 1934).
Fırka’ya çıkıldı. Tezyin ve Karşılama Heyeti ile konuştu. Salonda yığılı halıları görünce, hayretini gizleyemedi. Tezyin Heyeti’nin bunların Reis-i Cumhur’un geçeceği yollara serileceğini söylemesi üzerine, Cevad Abbas;
- Efendiler! Gazi, böyle şeyleri sevmiyor. Gösterişten uzak kalınmasını istiyor, demek zorunda kaldı ve O’nun “Ben Saltanat heveslisi değilim. Halktan biriyim. Cumhuriyet adamı olarak karşılanmak isterim” , sözlerini hatırlattı.
Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa 17 Temmuz 1934’de, resmen Bolu gezisini sınırında karşılandı. Öğleye doğru, sıcak, açık bir havada Gerede’de muhteşem bir karşılama yapıldı. Sonra, Arkot dağının mor koyu yeşil denizi andıran çamlıktaki Ramazan Dede tepesine çıkıldı. Gerede ve ovası, Erzurum ve Sivas yaylalarını hatırlatan serinlikte, seyredildi. Vali ve Kaymakam’ın, Belediye Başkanı’nın izahları dinlendi. Mustafa Kemal’in hoşuna gitmiş olmalı ki, tepeye “Esen Tepe” denildi. Ki şimdi aynı isimle anılmaktadır. Reis-i Cumhur ve beraberindekiler, son yılların en güzel yemeğini, Geredeli, Mengenli ve Bolulu aşçıların elinden yemişlerdi.
Öğlenden sonra nefis manzarası ile insanı büyüleyen Reşadiye’ye hareket edildi. Gölün güneyindeki kasabada, köy halkı Mustafa Kemal’i yine candan karşılayarak, bağrına bastı.
Reşadiye, eskiden Çağa ismini taşıyordu. Gölün, Mengen tarafındaki asıl yeri yangınla harap olduğu için, tarihi kasaba, şimdiki yerine taşınmıştı. Sultan Mehmed Reşad’ın adı, yeni yerleşme yerine verilmiş, bu nedenle Reşadiye diye anılmıştı. Reis-i Cumhur, eski köyün ve gölün Türkçe olması sebebi ile “buraya Çağa” denilsin direktifini verdi. Diğerinden ayırmak için de Yeni Çağa şekli kabul edilmiştir.9
Aynı gün, öğle ile ikindi arası kafile Bolu’ya vardı. Telefonla, Gazi’nin nedere bulunduğu öğreniliyor ve halka bilgi veriliyordu:
Reis-i Cumhur, açık ve güneşli bir havada, Bolu’ya ilerlerken, harman vakti olmasına rağmen hemen bütün köyler, şehre dolmuş, kasabalılarla Karga ve Hisar tepeleri civarında büyük kalabalık teşkil etmişlerdi.
Reis-i Cumhur, Bolu dışında yine resmen Vali Ali Rıza (Üner), Belediye Başkanı Baytar Reşad (Aker), Askeri Birlik Komutanı, subaylar, askerler, mülki erkanca karşılandı. O’nu istikbal edenler arasında milletvekilleri; Hasan Cemil Çambel, Salah Cimcoz, Şükrü Gülez, Cemal Said Siren, Bolulu Tahir Hitit de göze çarpmakta idi.10
Ankara kafilesindekiler de;
Recep Peker, Şükrü Kaya, Afet İnan, İsmail Hakkı Uzmay, Salih Omurtag, Cevad Abbas Gürer, korumalar, yaverlerdi.
Reis-i Cumhur, şimdi Anıtkabir Müzesi’ndeki otomobilden inmiş ve Bolu toprağına Hisar altında ilk adımını atmıştır. Spor kıyafetli idi. Gömlek yakası açıktı. Ön cebinde beyaz mendil vardı. Siyah kuşaklı fötrü ile halkı selâmladı. Öğrencileri fark edince, Gazi “İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği bunlardır. Bu gençlere değer vermeli ve en iyi biçimde yetişmeleri sağlanmalıdır. Çünkü cumhuriyet bunların omuzlarından, yükselecektir” diyerek, yanındakilerin dikkatini çekti.
Bolulular, hasreti böylece aziz misafirini karşılarında görünce, giderdiler, heyecan fırtınası dalga dalga yayılıyordu. Bolu Gazetesi’nin Başbuğu u hiç usanmadan fötrü ile halkı selâmladı. Sonra, Fırka’ya çıkıldı. Kendisine tahsis edilen odaya doğru ilerlerken merdivende iken bir an durakladı. Ilıca, Karacasu taraflarına baktı. Recep Peker’e “Bolu’yu Ankara’dan önce görmeliydim...” dedi. Bu söz, Bolulular’ca, sonraları değişik şekilde yorumlandı. “Yoksa, Gazi, Bolu’yu başkent yapamadığına mı hayıflanıyordu”.12
Fırka’da, üst düzeyde ve halkın temsilcileri ile fikir alışverişinde bulunuldu. Gazi, Bolu’ya ve inkılâplara dair bazı sorular yöneltti.
Akşam, Bolulular’ın tertiplediği gece, öncekilerden farklı idi. Geleneksel Paşa pilavı, bazılarını hayrete düşürmüştü. Çankaya’daki sofra, burada, daha farklı ve insanı imrendirecek sıcak havadaydı. Manisa Mebusu Tahir Hitit’in kızı Behire (Bahire) Hanım ile Gazi arasında kısa sohbette verilen cevaplar son derece ilgi çekici idi. Gazi, sonunda Bahire’ye “senin adın bundan sonra BEDİZ olsun. Seninle, Türk kadınının temsilcisi olarak, BMM’de çalışmak isterim” dedi. Bediz Hanım, önerildiği gibi kadın mebus olarak BMM’ne girdi. Soyadı olarak da, Morova’yı aldı (1935).
18 Temmuz 1934 günü, Ankara’dan Hariciye’nin ulaştırdığı, Kuşadası Hadisesi, bir önceki gecenin neşesini kaçırmışa benziyordu. Zira, iki İngiliz subayının yaralanması, Türkiye ile siyasi gerginliğe sebep olabilirdi. Gazi, çevresinin üzüntüsünü hissedince, Cevad Abbas’ı yanına davetle “Türk askeri, kendisine düşen vazifeyi yapmıştır” cevabi telgrafın, Ankara’ya gönderilmesi talimatını verdi.
Reis-i Cumhur’a Halkevi’nin hatıra defteri arz edildi. “Bolu Halkevinde bir gece kaldım. Bolu’nun güzelliğinden, halkın coşkun sevinçlerinden çok mütehassis oldum. 18.VII. 1934.
Gazi Mustafa Kemal”
cümlelerini mürekkep kalemi ile yazdı.
Mustafa Kemal, yine Bolulular’ın coşkun kalabalığı ile Düzce’ye uğurlandı. Bütün ileri gelenler, vilayet ve belediye yetkililerince Borazanlar, Paşa köyü, Berberler, Zincirlikuyu Ayrılık çeşmesine kadar, kafileyi takip ettiler.13
1935 yılında yayınlanan kutlama kitabında, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Bolu ziyareti ve bıraktığı izler şöyledir.14
“Yıllarca bekledikten, yolunu gözledikten sonra. Bolulular, Atatürk’ü 17 Temmuz 1934’de aralarında gördüler.
Bolulular böyle bir günü o kadar çok beklemişlerdi ki, daha Atatürk Gerede’den çıkmadan Bolu’nun doğu tarafı, Hisar’ın altı binlerce insanla dolmuştu. O’nu ilk görmek kıvancını kimse ötekine vermek istemiyordu. Nihayet geldi. Aramıza girdi. Doya doya gördük. Güzel Bolumuz’u beğendi. İki gün içinde, O’nu aramızda, o kadar benimsemiştik ki, gidişi ile Bolu, bomboş gibi oldu.
Bolu, O’nun Bolu’ya ayak bastığı günü, 17 Temmuz gününü, bayram günü, olarak kabul etti. Her yıl 17 Temmuz, sonsuz bir coşkunlukla, kutlanıyor. Şimdi her yıl tekrarlanan bu büyük günde bütün Bolulular’ın aradığı, hasretle gözlediği bir çehre var. Bir kere aralarında gördükleri, büyük Türk’ü, bir daha aralarında görmek.”
Bolu Urayı’nın yazısında da vurgulandığı gibi 17 Temmuz, Ata’nın Bolu topraklarına ayak basışı, bayram günü kabul edilmiştir. Her yıl aynı tarihte resmi törenle, 1934 yılının yıldönümü kutlanmaktadır. Şimdi, Türk ve dünya turizminin gözdesi Abant, 1935’den beri her yıl bayram şenliklerine sahne olmuştur. 1940’da Mahfel civarında, Hükümet ve Kışla’nın yanında, Düzce şosesi üzerinde heykeli ve park düzenlemesi yapılmıştır. Heykeltıraş Nejat Sirel (1897 - 1959) Bursa’dan sonra, en görkemli anıtı, Bolulular’a kazandırmıştı. Bolu kültür hayatının mühim siması M.Karamanoğlu16, 1934 yılı ile ilgili olarak “Gazi dolması” hikâyesinden bahsetmektedir.
“Sene:1934
Ebedi Şef Atatürk, Bolumuz’u şereflendirmişti. Ne yazık ki, İzmir’de vurulan iki İngiliz subayı olayı, daha fazla kalmalarına mani olmuş, bizleri de hayli üzmüştü. Bolu-Adapazarı yolu berbat bir durumda. Vali ve Nafia Müdürü çukurları kum ve çakıllarla doldurtmakta. Yol çavuşları nezaretinde ekipler hummalı bir faaliyette. Bolumuz’dan ani olarak yola çıkan Atamız, kendisi ile beraber hareket eden maiyetini ve göndermeye gidenleri bir hayli geride bırakmıştı. Yolun sonlarına doğru bir çavuşun nezaretinde amelelerin acele acele bir çukur doldurmaya çalıştıklarını görünce dururlar. Yol çavuşuna ne yaptığını sorarlar. Atası’nın, daha birkaç gün Bolu’da kalacağını bilen yol çavuşu Mehmed Çavuş, yolcunun yüzüne bakmadan “Gazi dolması Efendim” der ve yine işine devam eder. Atatürk, “O da ne demek” diye sorunca; yolcunun yüzüne bakan ve Atası’nı karşısında gören Mehmed Çavuş safiyetle; ‘Paşam. Sizin çukurlarda sarsılmamanız için çukurları dolduruyoruz’ der. Ata, o zamana kadar yetişen Valiye (Ali Rıza Üner) ye döner. Yol Çavuşu’nun taltifini; Nafı’a Müdürü’nün de iyi çalışmasını emreder.”
Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal, Bolu dağı, Derbendi, Bakacak, Darıyeri, Kaynaşlı Üçköprü, Civat yolu ile Düzce’ye doğudan girdi. Bolu caddesinde, Bolu’daki gibi bitmeyecek heyecanla karşılandı. Fettah Bey tarlası mevkii geçildikten sonra bir çeşme önünde, otomobilden indi. Yine öğrencilerle ilgilendi. O’nu çılgınca alkışlayanlar arasında Karadenizli Demirler ailesinin küçük çocuğu Kemal Demir de vardı.17
Kaymakam, Belediye Başkanı ve bazı ileri gelenlerle kısa sohbetten sonra Düzce’den ayrıldılar. Aziziye, Mergiç, Kapıcı, Çilmi Sapağı, Karaköy yolu ile ovanın batı ucunda, küçük bir tepe eteğindeki İbrahim Ağa köyüne gelindi. Halkın ısrarlı isteklerini kırmayarak, ikram edilen ayran içildi. Köylülerin candan yakınlığından etkilenen Reis-i Cumhur’un dinlendiği, su şırıltısını dinlediği çeşme de, Düzceli bir usta tarafından Meşrutiyet’in ilânının bir hatırası olarak inşa edilmişti. Zaman kısıtlı olduğundan, kafile yine Cumayeri Sapağı Gümüşova/Kışla güzergâhını takiple, Hendek’de, Adapazarı, günümüz Sakarya ili sınırlarına girmişti.
Selâmlar köyünde ilk kutlama 18 Temmuz 1984’de yapılmıştır. Atatürk’ün Düzce’ye gelişinin 50. Yılını Anma ve Kutlama Komitesi Başkanı Kaymakam Güngör Alış, bu nedenle “isim babalığı yaptığı Selâmlar köyünde tertiplenen anma ve kutlama törenleri, şenliklerine “davet yazısı çıkarmıştır.
Bu ilk köy kutlamasına Bolu Valisi Doğan Topaloğlu Kaymakam Güngör Alış, Belediye Başkanı Selâhattin Olcar, Milletvekilleri Şamil Kazkoğlu, Seçkin Fırat, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Enver Konukçu katıldılar. Selâmlar köyünden Sami Yakar, Şevket Çiftçi, Bekir Çiçek, İsmail Bay (Muhtar), İlkokul Müdürü Şaban İçli, Cemal Şahin ve İsa Arslan da Atatürk’ün ziyaretleri ile ilgili, hatırlayabildikleri, büyüklerinden dinlediklerini anlattılar.
Bolu Valisi Doğan Topaloğlu’nun teşekkür konuşması:
“Yüce Atatürk bundan tam 50 yıl önce yorgunluğunu, efendi olarak vasıflandırdığı bu küçük Anadolu köyünde, ferahlatmıştır. Atatürk’ün tüm konukseverliği ile ağırlayan Selâmlar köylüleri ve bütün Düzce ovası, Atatürkçülüğünü ispat etmiştir. Ata’nın ayak bastığı bu köyün tüm hizmetlere lâyık olduğunu özellikle söylüyorum. Köyün bu sorunu halledilecektir. Atatürk’ün geldiği köy yolu onarılacaktır. Köye Atatürk dinlenme parkı yapılması için kısa sürede çalışmalara başlanacaktır. Bu günde görevli olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bugün soğuk ayranı ve çok iyi hazırlanan tören programı ile hayatımın en unutulmaz hatırası olacaktır.20
Kaymakam Güngör Alış da;
“Atatürk’ün Düzce’ye ve Selamlar köyüne uğrayıp, şereflendirdiği günün 50. Yılını kutladığımız için mutlu ve heyecanlıyız. Bunu bizlere tattıran Düzce’ye ve Bolu’ya gelişinin tören programına alınmasını sağlayan Valimize, Düzceliler adına şükranlarımı arz ediyorum.
Selâmlar köyünde duran, Atatürk’ün bunun köy halkına ne kadar heyecan verdiğini yüzlerinden okumak mümkün. Atatürk, gitgide yüreğimizde daha sağlam bir şekilde yerleşmiştir. Atatürk İlkeleri etrafında toplandığımız müddetçe geleceğe daha güvenle bakabileceğiz. Elli yıl sonra da olsa bu töreni yapmaktan mutluluk duymaktayız”.
THE END |